Bakır, maden devriyle birlikte insanoğlunun hizmetine girdi. Bakırın doğada kolay bulunabilmesi kullanımını da yaygınlaştırdı. Bakır kolay şekil verilen bir madendir. Bu özelliği onun alet ve avadanlık yapımında çokça kullanılmasını sağlamıştır.
Türklerde ise bakır, atların alınlıklarında, üzengilerinde, ok uclarında, yay ve ok kuburlarında, kalkan ve kılıç kınlarında süsleme malzemesi olarak kullanıldı. Yapılan arkeolojik çalışmalarda da bunu yeterince görmek mümkündür.
Kalay, bakır gibi yumuşak ve kolay şekil verilebilir bir madendir. Dahası, hava ile teması sonrasında kolay oksitlenmez. Bu özellik, korozyondan korunması gereken eşyalarda kalaya çokça başvurulmasında en önemli etkendir. Gerçekten de bu şekilde kaplanan bakır mutfak eşyalarında ve kaplarda kalay koruyucu bir katman oluşturur. Kalayın bakırla birlikte kullanımı bakıra yeni bir boyut kazandırmıştır. Bakırın baş tacı edilmesi de kalay madeni ile yaptığı birliktelikten dolayıdır.
Bu sayede tek başına mutfak eşyası olarak kullanıldığında çabuk oksitlenip, zehirlenmelerden dolayı da ölümlere sebep olabilen bakır kaplar kalayla sırlandılar. Kalaylanmış bakır kaplar sağlıklı, uzun ömürlü ve aranır oldular. Böylece yüzyıllarca sürecek kalaylı bakır kullanımı da başlamış oldu.
Bakır kaplar yakın zamana kadar mutfaklarımızın vazgeçilmez eşyalarıydı. Önce estetikten uzak alüminyum kaplar çıktı piyasaya, sonra emayeler, melaminler ve daha sonra da paslanmaz çelik kaplarla, teflonlarla doldu mutfaklardaki raflar, dolaplar.
İşte bu yenilikler ve seri üretim bakır kapların tahtını sallamaya başladı. Daha sonra da, neler oluyor diyemeden alaşağı oluverdi. Mutfaklarımıza annelerimizin çeyizi ile gelen bakır kaplar, üzerlerine kuma getirdiklerimiz yüzünden sandıklara yeniden kapatıldılar. Yüzyıllardır bizimle yaşayan bakır kaplar ve bakırcılığın sonu da böylece geliverdi.
Maharet bu bakır eşyaların yekpare yapılmasında ve santimetrekareye vurulan çekiç darbelerinin sayısındadır. Santimetrekareye 3000 çekiç vurulduğu söylenir.
Halıcılıkta santimetre kareye atılan ilmik sayısı nasıl halının değerini belirlerse, bakır eşyanın değeri de o eşyanın yapımında vurulan çekiç sayısı ile ölçülür. Sonraları bakırcılıkta tornanın sık kullanılması bakır eşyanın da kalitesini düşürmüştür. Buna sebep de tornada kullanılan levhanın zorunlu olarak lüzumundan ince olmasıdır.
Çekiççi ustalarının yaptıkları bakır kaplardan bazıları a, birbirine rakip şehirlerden iki kişinin aralarında geçen bir nükte ile devam edelim. Biri diğerine;
“Bizim memlekette öyle büyük kabak yetişir ki bir bölük asker yese yarısı ortada kalır. ” der. Öbür kişi bu palavranın altında kalır mı, şöyle cevap verir;
“Bizim memleketteki bakırcı çarşısında öyle büyük bakır kazanlar yapılır ki, kırk usta kazanın içinden çekiçler, kırk usta da dışından çekiçler, birbirlerinin çekiç sesini duymazlar. ” der. Kabak palavrasını atan;
“Duydum ama bu kadar da palavra atanı duymadım arkadaş. ” Deyince öbürü “Valla senin memleketinde yetişen kabaklar da ancak bizim bu kazanlarda pişer” diyerek noktayı koyar.
Leave a Reply